height="650"

Radyo Hayal Bahçe

BAZI ANLAR  

Gönderen Hayal Bahçe

*

 

BAZI AN'LAR

Bazı an'lar vardır; gülersin
yüreğinin acısını bastırmak pahasına.

Bazı an'lar vardır; gözlerinle konuşursun. Bilirsin ki,
kelimeler yetmez anlatmaya
içinde taşıdığın sevgiyi.

Bazı an'lar vardır; ellerini uzatırsın
hissetmek için taşıdığın sevginin
büyüklüğünü, sonra korkarsın
inciltilmekten narince bırakırsın.

Bazı an'lar vardır; haykırmak
gelsede içinden fısıltıyla söylersin

"seni seviyorum"ları...

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

ÖYLE İÇİMDESİN Kİ ...  

Gönderen Hayal Bahçe

*

 

Öyle içimdesin ki.

Yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların. Küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın. Yani öylesine, o kadar bensin ki. Ah nasıl anlatsam. Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım. Ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var.

Yalnızca hissediyor insan, yaşıyor. Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız.

Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de. Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan? Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken? Gözlerine buğu, diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı asırlarca?

Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı? Dedim ya, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim şu günlerde. Belki de en başta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar. Kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. En derinlerde tuttum. Bana sakladım. Derine, hep daha derine.

Seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım. Paylaşamadım yanlış yaptım. Sana ulaşan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. Kendimi oradan oraya vurmam. Sağımda, solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam, hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam. Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acılı duvarları gibiyim.

Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor. Soluyorum, soğuyorum. Güneş ulaşmıyor içerilerime. Küfleniyorum, yaşlanıyorum. Yalnızlıklar peşimde. Dokunduğum her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum.

Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı. Ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. Ah onun ne olduğunu biliyorum. Sonu sana geliyor her cümlenin. Her şeyin başında içinde ve sonundasın. Bu değişmiyor. Öyle içimdesin ki. Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün.

Çok mutluydum. Gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu, tek tek anlattım. Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım.

"Yine zamansız yağmurlar" dedim, "Daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları" dedim, "Gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin?" dedim. Çok uzun bir mektup oldu. Başından sonuna kadar okudum.

Neler yazmışım diye merakımdan.

Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. Büyük harflerle, yalnızca adını. Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın. Öyleyse mektup sende.

Yazar : Fügen Ünal Şen - Sonbahar Yakın kitabından


ZAMANSIZ YAÐMUR - ÖZLEM ÖZDÝL

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

BİR HÜZÜN DENİZİNDE YÜZER GİBİYİM  

Gönderen Hayal Bahçe

*




Bir Hüzün Denizinde Yüzer Gibiyim

Dertlerim girdap olmuş çeker içine
Çareler içinde çaresizliğim alır içine
Dört bir yanım bağlanmış çözülmezcesine
Hüsrana yol almış yelkenli gibi
Bir hüzün denizinde yüzer gibiyim

Sinemi yakan elem narına
Yıldızları kaybolmuş gecenin siyahına
Umut zincirlerini ardı sıra
Bağlarım diyerek boşu boşuna
Bir hüzün denizinde yüzer gibiyim

Çırpınıp dururum çare bulmaya
Ayaklarım takıldı çalı çırpıya
Kapıldım kurtulamadım ben bu fırtınaya
Savruldum ardından ordan oraya
Bir hüzün denizinde yüzer gibiyim..

 

Şebnem Gürsel

 

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

BAKIŞLARININ ARASINDA BOĞULUYORUM  

Gönderen Hayal Bahçe

*



Bakışlarının Arasında Boğuluyorum

Hava yağmurlu
Bulutlar ağlıyor
Bir hüzün
Öyle hüzün ki
Gökyüzünden damla damla değil
Sağanak halinde
Gönlüme gönlüme boşalıyor

Ağlayan bulutlar mı?
Yoksa gözlerim mi?
Bilemiyorum

Gökyüzünden mi?
Yoksa gönlümden mi?
Damlalar sağanak olmuş boşalıyor
Hüzün sarmış her yeri

Bulutlar elek
Ya gözyaşlarım
Karışmış yağmur damlalarına
Yağmur bir yandan
Gözyaşlarım bir yandan
Sel olmuş
Sel içinde sürüklenen ben
Tutunacak dal arıyorum
Yâda uzanacak bir el
Uzanan elin çok uzaklarda
Tutunamıyorum,
Sürükleniyorum belirsizliğe doğru
Bakışlarının arasında boğuluyorum

 

Dinçer Demirel

 

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

SENİ YAŞAMAK  

Gönderen Hayal Bahçe

*



Seni Yasamak

Seni her özledigimde sevgilim,
Gökyüzüne bakiyorum;
Gögün mavisinde gözlerini görüyorum çünkü.
Seni her özledigimde bir tanem,
Denizlere bakiyorum.
Ufuga bakinca mucizeni görüyorum çünkü.
Seni her özledigimde bir tanem,
Kuslara bakiyorum.
O kanatlardaki özgürlügünü görüyorum çünkü.
Ve askim, seni her özledigimde,
Adinda isyan ediyorum.
Seni özlemek istemiyorum ben,
Ben seni yasamak istiyorum,
Seni her özledigimde sana bakmak istiyorum
Ve seni sende görmek sadece..

Behçet Necatigil

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

IHLAMURLAR ÇİÇEK AÇTIĞI ZAMAN  

Gönderen Hayal Bahçe

*





Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman

Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırırsa beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadîm Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Bahattin Karakoç

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

KANDİL  

Gönderen Hayal Bahçe

*





MİRAÇ   KANDİLİNİZ KUTLU OLSUN

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

SEVMEK NEYİNE BE KAHROLASI YÜREĞİM!!  

Gönderen Hayal Bahçe

*

SEVMEK NEYİNE BE KAHROLASI YÜREĞİM 

Senin neyine idi,be kahrolası yüreğim!!

Dağlara boy ölçüşmek sevdaların adına

Sana mı kalmıştı nehirlerle yarışmak

Bir nebze aydınlık için karanlıklarla boğuşmak

Senin neyine idi be kahrolası yüreğim

Alın yazısını silmeye yoldaş aramak

Her güzeli adam sanıp elini uzatmak

Sana mı kalmıştı dünyanın dikenlerini budamak

Senin neyine idi be kahrolası yüreğim

Bu kahpe düzenin kalleşlerine kafa tutmak

Eğrileri doğruların arasında çıkartmaya

Çalışmak

Sana mı kalmıştı sevmeyi beceremeyenlere

Öğretmek

Senin neyine idi,be kahrolası yüreğim!!

Yüzüne her gülene gülüp sırtını dönmek

Sana mı kalmıştı el yerine dizlerini dövmek

Bak da gör bundan sonra nasılmış

YAŞARKEN ÖLMEK

Alıntı



Unutmamali - Tarkan

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

AĞLADIM  

Gönderen Hayal Bahçe

*






AĞLADIM

Hüzün yıldızları parlıyor bugün gökyüzünde,
Bu gece yine için için yanıyorum,
Oturmuş seni düşünüp ağlıyorum,
Seni, gidişini, sevişini, herşeyini...
Unutamıyor işte seni şu yaralı kalbim,
Yaptıklarını hatırlayıp, pişman oluyor...
Seni düşünüyorum bu gece, karanlık gökyüzünde...
Simsiyah gökyüzünde parlayan yıldızları seyrediyorum,
Onları sana benzetiyorum,
Kararmış kalbimin bir kenarında yanan meşale misali...
Dedim ya, seni düşünüyorum bu gece,
Beni sevdiğini, bana nasıl baktığını, bana nasıl güldüğünü,
Ellerimi nasıl tuttuğunu, ellerini nasıl tuttuğumu,
Büyüyen bir ateş gibi sevgimizin nasıl çoğaldığını
Ve birgün ansızın bırakıp gidişini...
Son vedanı hatırlıyorum, gözlerime ağlarcasına baktığını,
Gözlerini kalbime gömdüğünü hatırlıyorum,
Bir daha çıkamasın diye...
Çıkamadılar zaten kalbimden gözlerin,
Ölüler dirilirler mi ki gömülenler çıksın, gitsin?
Gittin son bir veda ile gözü yaşlı,
Elimde kolyen, ardından dakikalarca baktım, ağlamaklı,
Sıkıldım, üzüldüm, perişan oldum ama ağlamadım...
Ağlayamadım, engel oldu gururum, engel oldu aşkım,
Uzaklara gittin, belki birdaha asla geri dönmemecesine,
Özledim seni deliler gibi, özlüyorum hala...
Sen bir yerde ben bir yerde, yinede sönmedi sevgimiz,
Aksine çoğaldı dağlar gibi oldu hasretimiz...
Hep seni hayal eder, hep seni düşünürdüm,
Sesini duyunca yaşar, duyamayınca ölürdüm,
Aradın beni aylarca bir sevgi uğruna,
Ne yazık ki, ihmal edildin bir hata uğruna,
Kırıldın, ağladın, affettin ama hep sevdin,
Beni sevdin gülüm beni, kalbi kırık bir vefasızı,
Yine ihmal edildin yine unutuldun bir hiç uğruna,
Yine kırıldın, yine ağladın, yine affettin...
Bir daha unutuldun, sevdanla başbaşa bırakıldın,
Yine kırıldın, yine ağladın ama bu sefer affetmedin...
Sevdiğini en mutlu gününde öldürdün,
Ve ardına bakmadan gittin...
Beni benle başbaşa bıraktın, yıkıldım, üzüldüm, kırıldım...
Senden ayrılınca kaldım çaresiz, sevgisiz ve birde sensiz,
Hep sensizdim zaten ama şimdiki kadar asla değil...
Parçalanmış bir kalbe sahip oldun mu sen hiç?
Parça parça edilmiş, yıkık ve virane,
Bir o kadarda vefasız...
Önceleri üzüldüm, yıkıldım ama asla ağlamadım...
Geldi geçti deyip senide gözlerin gibi kalbime gömdüm...
Unuttum dedim, unutacağım dedim,
Unutamıyorum dedim, unutmam dedim...
Önce gözlerin sonra sen çıktın kalbimden,
Bir vicdan azabıdır başladı ölü yüreğimde,
Hiçbir şey kalmadı, senden başka kalbimde,
Hatıraların, gözlerin ve sözlerin...
Şiirlerini getirdiler bana,
Beni öldüren şiirlerini...
Vefasız dediğini duydum, yıkıldım,
Düşündüm seni gecelerce daima tek başıma,
Şiirlerin öldürdü, hasretin yaktı yüreğimi,
Kırıldım, üzüldüm, yıkıldım ve en sonunda ağladım...
3 kişi ağladık sana; ben, kalbim ve gözlerim...
Sana yandım, seni sevdim, seni hatırladım heryerde...
Belki birgün sesini duyarım umuduyla
Telefon bekledim günlerce,
Telefon gelmeyip sesine hasret kalınca
Ağladım ağladım,
Sana yaptıklarımı ancak o zaman anladım...
Duydum ki kalbini vermemişsin kimseye,
Olurda içinde görürler beni diye...
Benim kalbimide istediler, ama vermedim kimseye,
Olurda içinde seni görürler diye...
Gökyüzü yıldızlar ile doluydu, ben hep seni düşünürken,
Hüzün yıldızları koydum adlarını, seni hatırlatıyorlar diye,
Aynı onlar gibi sende benden çok uzaklardaydın,
Hep göz kırpardın uzaktan, sessizce,
Bense hep seni bekledim kırık kalbim, yaşlı gözlerimle...
Bazen hayallere dalıyorum, seni düşünüp ağlıyorum,
Seni ve sevgini arıyorum hep kalbimde...
Düşmüyor adın hiç dilimden,
Öleceğim gülüm bir gün ben,
Senin sevginden, senin derdinden...
Bir gün göreceğim yine belki seni,
Seni, beni unutmuş, benim olmayan seni...
İşte o an aşkımın gözyaşlarını hatırlayacağım,
Ve yine bir köşeye oturup ağlayacağım...
Yemin ettim senin üstüne sevmeyim başkasını diye,
Ve heryerde, her zaman tekrarlıyorum yeminimi;
Seni unutmam için öldürseler bile,
Karşılık olarak dünyayı verseler bile,
Darağacı kurup idam etseler bile,
Senden başkasını asla sevmeyeceğim...

Yazarı bilinmiyor


Sonuna Kadar - ferda anil yarkin

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

BİR GÜN UYANACAKSIN SERİN SABAHA  

Gönderen Hayal Bahçe

*








Bir Gün Uyanacaksın Serin Sabaha

Bir gün uyanacaksın serin sabaha
İşe gitmek gelmeyecek içinden
Yalın ayak vuracaksın kendini sokaklara
Ruhun çıplak
Yüreğin çıplak
Düşüneceksin zamanı
Zaman geçiyor
Sen özlediklerinin içinde kaybolmuş
Kaybediyorsun
Kaybolan özlemlerinde kaybediyorsun kendini
Derin bir ah düşecek çıplak yüreğinden
Bir ah düşecek çıplak ayak izlerine
Sokak taşlarının arasına dolacak isyanın

Bir gün uyanacaksın serin sabaha
Her şeyi ardında bırakacaksın
Atacaksın kendini bir sahil kenarına
Dalgaların sesine vereceksin kendini
Yalnızlığında bir sevinç kaplayacak ruhunu
Yalnız olmadığını anlayacaksın
Sana dokunan dalga sesinde sen olacaksın
Bakışlarına dolan mavide sen olacaksın
Ardında kalanların kalabalıklığında kalacak yalnızlığın
Dalgalar aşkı fısıldayacak
Uzun süredir ilk kez yüreğin duyacak bu kadar derinden
İlk kez ruhuna ulaşacak aşkın sesi
Anlayacaksın özlemişsin yaşamayı
Özlemişsin yaşamayı yarını düşünmeden
Özlemişsin aşkı
Bir yaşayamadıklarını düşüneceksin
Yaşadığını sandığın şeyleri düşüneceksin
Bir de yaşamak istediklerini
Özlemlerini düşüneceksin
Dalgaların sesi bastıramayacak isyanını
Bir derin ah dökülecek çıplak ruhundan
Bir ah dökülecek çıplak ayaklarına
Denize karışacak isyanın

Bir gün uyanacaksın serin sabaha
Geceden kalan bir rüyanın kırıntılarıyla
Teninde emanet ürpertilerle
Atacaksın kendini bir ormanın içine
Ormanın sesleri dolacak ruhuna
Sevişmeleri anacaksın
Uzak bir ülkenin yitik şehrini anar gibi
Yeşil bir yaprağa dokunacak parmakların
Bir çiğ damlası düşecek
Kolundan akacak parmaklarına
Dudaklarına gidecek ellerin
Bir ıslaklık kalacak dudaklarında
Aklına yitik geceler gelecek
Dudaklarının prangaladığı öpüşlerin ıslaklığını anacaksın
Ruhuna değmeyen dokunuşlara düşecek aklın
Sevişmeyi ne kadar özlediğini anlayacaksın
Bir ah düşecek kurumuş dudaklarından
Bir ah düşecek çıplak ayaklarına
Ormanın yüreğine karışacak isyanın

Bir gün uyanacaksın serin sabaha
Yatağındaki soğukluğa gidecek aklın
Ayaklarına vuran ağırlığı tutacaksın
Özgürlüğünü anacaksın
Çok eskilerde kalan bir çocukluk anısı gibi
Özgürlüğünü özlediğini anlayacaksın
Gözlerindeki ışıltıyı özlediğini anlayacaksın
Çocuksu kahkahanı özlediğini anlayacaksın
Yakmayı özlediğini anlayacaksın
Yanmayı özlediğini anlayacaksın
Baktığın her nesnede
Kendini görmeyi özlediğini anlayacaksın
Doğrulacaksın yavaşça
Bakacaksın odandaki eşyalara
Yabancı gelecek her şey
Anlamsız gelecek bütün çabalar
Bir ah dökülecek beyaz çarşafına
Özlemlerin büyütmüş isyanını
Bir karanfil açacak ahlarının düştüğü yerde
İsyanlar çiçek açtırırmış, anlayacaksın
Veya erteleyeceksin kendini yaşamayı yeniden
Dün ertelediğin gibi
Ve daha önceki gün ertelediğin gibi
Ya da koparacaksın kendi isyanından yeşeren karanfili
Takacaksın göğsüne kırılan prangaların müjdesi gibi
Yaşayacaksın aşkı
Yaşayacaksın özgürlüğü
Yaşayacaksın yeniden kendini
Anlayacaksın bilmediklerin bildiklerinin içinde gizli
Ve anlayacaksın cesaretin korkularının içinde
Ve anlayacaksın, özgürlüğün sadece senin elinde….

Gassan Satar

 


Kendime Yasayacagim - Izel

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

SEVDA UĞURUNA ÖLÜM  

Gönderen Hayal Bahçe

*



 Sevda Uğruna Ölüm

Kadın yirmi yedi yaşında... Yüreği, kar beyaz soğuklara terkedilmiş
ama inat bu ya hala sımsıcak. Düşünceleri kah hayatın gitgide
ağırlaşan gerçeklerinde kah aydınlık hayallerde dolaşıyor nefes
nefese.. Elinde samur fırçası, geçmişi karalayıp bugünü
renklendiriyor hiç durmadan. Renkler kıpır,kıpır , içindeki çocuk
haşarı mı haşarı... Gözleri ise buğulu bakmakta hüzünlere yenik...
Hayatı sorgulamaktan çoktan caymış.

Omuzları bir küçük kız çocuğun
şımarıklığını sergilercesine “Bana ne” ifadesinde. Kıpır,kıpır ya
içi.. Arayışları var kendisinden bile sakladığı. Bela da geliyorum
demez ya... İşte böyle bir anda; ruhu, sanal dünyanın kapısından
sızıverir içeri sessiz, habersiz.. Hani şu chat canavarı var ya bu
günlerin belalısı. Orada kendisi gibi şaşkın yüreklerin arasında
buluverir kendini.
Ve... olanlar olur o zaman. Hiç beklenmeyen anda buzda
kayar gibi “Hooop” havada bulur duygularını darmadağınık. Sanki
başında deli rüzgarlar hiç esmiyormuş,

esenler de yetmiyormuş gibi.
Erkeğin yaşı otuz. Hırslı, kendinden emin. Kendisiyle
barışık ve yaşadığına memnun.

Kahkahası ekrandan yüreklere taşan,
mutlu ve duygu dolu bir bulut adam. Eşi ve çocuğu için yaşamakta
olduğunu saklamadan kadını davet eder sanal dünyanın sanal aşk
oyununa. Acemidir kadın. Belki genç adam da öyle.

Oynadıkları oyunun
tehlikesinden habersiz bir masalı yaşamaya başlarlar.
Ekranın karşısında nefeslerini tutup beklerler sevdalının
gelmesini.

Karşılaşmaları her defasında kahkahaları hatırlatırcasına
şen olur. Zamanın koordinatları buluşamadığında, birbirlerine teğet
geçtiklerinde, hüzün yayılır gecelere.

Uyku tutmaz bekleyişlerde
ikisini de. Sabah yeni umutlara gebe başlar. Ve ekranda doğarlar her buluşmayla yeniden..
Duyguların en fırtınalısına yakalanırlar.

Birbirlerini gerçekten merak ederler.

Bulut adam kadının açlığından, üşümesinden
bile sorumlu tutmaya başlar kendini.

Kadınsa adamın yorgun hallerine dayanamaz.
Elleri dokunmasa da ellerindedir artık. Birbirlerini el
üstünde tutarlar anlayacağınız.

Günler, aylar geçer...

Hayaller ekranlara sığmaz olur.

Artık görmek isterler birbirlerini. Dokunmak
sarılmak isterler. Hatta çılgıncasına sevişmek...
Kadın kıvranır onsuzluğun acılarında.. Özlem şiddete
dönüşür. Acıtır... İşkencelere yatırır kadını. Oyun değildir artık
bu. AŞK ekranda değil hayatın ta içinde yaşamaktadır.

Bulut adam sorar durmadan ;
-N’olacak şimdi...
Kadın, adam kadar cevapsız...
“Bilmiyorum” der.”Bilmiyorum”
Artık sorgulamalar başlar duyguları ...

”Bu nedir?...Bunun adı ne..?”
Kadın aşkı tanımlar ama çare değildir tanımlamak..
Yaşananlardır gerçek olan. Hissedilenlerdir.
Her sevdanın başını bir karabasan bekler ya...Beklemese
sevda denen şey olmaz zaten.
İşte bu bir sevdadır ve başında karabasanlar.
Kadın unuttuğu aşk gözyaşlarını hüzünlere, sancılara,
onulmaz ağrılara boyar, alaca bulaca.
Artık her şeye gözlerindeki buğuların ardından
bakmaktadır.
Ve ekrana şunları; buzların arasından aldığı yüreğinin
kalemiyle yazar. Yüreğini buzlara iade etmek üzere...
“Beni ignore et*.Ne olur bunu yap.”
Bulut adam şaşkındır belki ama adı gibi bilir. Doğru olan
budur. Düşünür bir süre.Susar ekran. Susar kadının yüreği...Ölüm
anıdır bu.Verilen son nefestir sanki..
“Sevdam HAYIR dese” “ Sensiz yapamam dese” diye bekler
nefes almak için.
Bulut adamın suskunluğu bozduğu yerde ölecektir kadın..
Bunu ikisi de bilirler.
Bir yazı belirir ekranda çaresizce okunan
“Netten çıkıyorum o zaman” “Hoşçakal”
Mavi üzerine siyah yazılmış sözcükler kararlı ve kesindir...
Titreyen ve cansızlaşan parmakları son bir kez tuşları
gezinir kadının
“Hoşçakal”
Düşer Bulut adamın gülen yüzü ekrandan.
Ve
KADIN ÖLÜR...

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

BİR AŞK HİKAYESİ  

Gönderen Hayal Bahçe

*





 

Bir Aşk Hikayesi

Üniversiteli delikanlı Kolejli kıza bir voleybol maçında rastladı. Okul salonundaydı maç. Tribünsüz,minik bir salon.. Seyircilerle, oyuncular arasında, sahanın çizgisi vardı sadece..O kadar yakındılar..
Delikanlı, bu tatlı, bu güzel, bu dünyalar şirini kızı ilk defa görüyordu takımda.. Hoşlandığını, fena halde hoşlandığını hissetti. Az sonra bir şeyi daha hissetti. Uzun zamandan beri maçı değil, o güzel kızı izlediğini.. Kız servis atarken hemen önünden geçti. Göz göze geldiler.. Kız gülümsedi..
Delikanlı, çok popülerdi o yıllarda.. Kız onu tanımış olmalıydı. Kim bilir, belki kız da ondan hoşlanmıştı.. Belki de delikanlı öyle olmasını istediği için ona öyle gelmişti.. Set değişip, takım karşıya gidince, delikanlı da yerini değiştirdi, o da karşıya gitti.. Üçüncü sette tekrar eski yerine döndü.. Kız da gidiş gelişleri fark etmişti galiba.. Bir defa daha gülümsedi. Manidar.."anladım" der gibi bir gülümseyişti bu...
Delikanlı o hafta boyu hep bu dünyalar şirini kızı düşündü.. Pazar günü, sabahın köründe kalktı, erkenden oynanacak maçı, ne maçı canım, o dünyalar şirini kızı görmek için..
Delikanlı artık kızın hiçbir maçını kaçırmıyordu.. Dahası.. Ankara Koleji'nin her dağılış saatinde, okul civarında oluyordu, onu bir kez daha görmek için.. Karşılaştıklarında, hafif çok hafif bir gülümseme, çok minik bir baş eğmesi ile selamlaşır olmuşlardı.. Bir defasında, yaptığına sonra kendisi de günlerce güldü.. O gün gene tesadüfmüş gibi, okul dağılışı kızın karşısına çıkmış, gülümseyerek selamlamış, sonra arka sokaklara dalıp, yıldırım gibi koşarak, bir blok ötede gene karşısına çıkmıştı. Kız bu defa, iyice gülmüştü.. Karşısında, sözüm ona ağır ağır yürüyen, ama nefes nefese delikanlıyı görünce..
Delikanlı, voleybol takımının kaptanını iyi tanıyordu. Arkadaştılar. Sonunda bütün cesaretini topladı, kaptana açıldı.. O kızdan fena halde hoşlanıyordu. Galiba kız da ona karşı boş değildi. Bir yerde, bir şekilde tanışmaları gerekiyordu.. O zamanlar, bu işler böyle oluyordu çünkü.. Kaptan "tabi" dedi.. "bu hafta sonu güzel bir konser var. Biz onunla gitmeye karar vermiştik zaten. Sen de gel. Hem konseri birlikte izleriz, hem de tanışırsınız.."

"Mutluluk işte bu olmalı" diye düşündü delikanlı.. "Mutluluk işte bu!.."

Ve konser gününe kadar geceleri hiç uyuyamadı.. Konser gününü de hiç ama hiç unutmadı.. O ne heyecandı öyle.. Konserin verildiği sinemanın kapısında tanıştılar.. El sıkıştılar.. O güzel ele dokunduğu anı da hiç unutmadı delikanlı.. Kaptan, salona girdiklerinde, ustaca bir manevra daha yaptı. Delikanlı ile dünyalar şirini kız yanyana düştüler.İnanamıyordu delikanlı.. Onunla nihayet yanyana oturduğuna, onun sıcaklığını hissettiğine, onun nefesini duyduğuna inanamıyordu.. Biraz önce tanışırken tuttuğu el, bir karış ötesinde öylesine duruyor, delikanlı, sahnede dünyanın en romantik şarkısı söylenirken –o an dünyanın bütün şarkıları dünyanın en romantik şarkısıydı ya- o eli tutmak için öylesine büyük bir arzu duyuyordu ki içinde.. Ama uzatamıyordu işte elini.. Her şey böyle iyi giderken, yanlış bir hareketle, onu ürkütebileceğinden, incitebileceğinden öylesine korkuyordu ki..
Sonunda dayanamadı, sanki kolu uyuşmuş gibi, uzandı..Kolunu kızın koltuğunun arkasına koydu.. Kızın omzuna değil.. Koltuğun üzerine.. Sonra kız arkaya yaslandı.. Bir kaç saç teli, delikanlının elinin üzerine dokundu.. Kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu artık genç adamın.. Dünyalar şirini kızın saçları eline dokunuyordu çünkü.. Konserden çıkarken, kız, şakalaştı.. "Sizi her maçımızda görüyoruz. Alıştık nerdeyse.. Yarın Adana'da da maçımız var.. Gözlerimiz sizi arayacak.."
Hayır, aramayacaktı. Delikanlı o anda kararını vermişti çünkü.. Cebinde onu otobüsle Adana'ya götürüp getirecek, hatta öğle yemeğinde bir de Adana kebap yedirecek kadar para vardı.. Gece yarısı kalkan otobüse bindi.. Sabah erkenden Adana'ya indi. Maç saatine kadar başı boş dolaştı. Salona erkenden girdi, en ön sıraya tam servis köşesine en yakın yere oturdu.. Takımlar sahaya çıkarken, salondaki en heyecanlı seyirci oydu. Maç falan değildi sebep tabii.. İlk sette kız farkında bile değildi onun.. Nerden olsundu ki.. İkinci sette öbür tarafa gittiler.. Döndüklerinde, ügüncü sette kız fark etti delikanlıyı..Yüzünde çok ama çok şaşkın bir ifade, biraz mutluluk, biraz da gurur vardı sanki.. Ankara'nın hele Kolejde çok popüler bu delikanlısının onun için ta oralara geldiğini bilmenin gururu..
Maç bitti. Kız soyunma odasına, delikanlı garaja gitti. Tek kelime konuşmadan.. Konuşmaya gelmemişti ki.. Kız "keşke orada olsaydın" demişti. O da olmuştu işte.. Hepsi o.. Ona o kadar çok şey söylemek istiyordu ki aslında..
Bir gün üniversite kantininde gazete okurken, iç sayfalarda bir şiire rastladı. Daha doğrusu bir şiirden alınmış bir dörtlüğe.. Söylemek istediği her şey bu dört satırda vardı sanki.. Bembeyaz bir karta yazdı o dört satırı.. Öğleden sonrayı zor etti, Kolejin önüne gitmek için.. Kızın karşıdan geldiğini gördü. Koşarak yanına gitti. "Bu sana" diye kartı eline tutuşturdu ve kayboldu ortadan.. Kız, Necip Fazıl'ın dört satırını okurken..
"Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar...
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar!.."
Ertesi gün öğleden sonra, tarif edilemez heyecanlar içinde Kolejin önündeydi gene.. Kız karşıdan geliyordu.. Bu defa yanında arkadaşları yoktu. Yalnızdı.. Yaklaştığında işaret etti delikanlıya.. Gözlerine inanamadı genç adam.. Onu yanına mı çağırıyordu yoksa.. Evet, çağırıyordu işte.. Kalbinin duracağını sandı yaklaşırken.. "Sana bir şeyler söylemek istiyorum" dedi kız.. O da heyecanlıydı, belli.. "Bak iyi dinle.. Dünkü satırlar için çok teşekkürler.. Herhalde hissettin, ben de senden hoşlanıyorum. Ama senden evvel tanıdığım birisi daha var. Ondan da hoşlanıyorum ve henüz karar veremedim, hanginizden daha çok hoşlandığıma.. Ve de şu anda, onu terk etmem için bir sebep yok.."
"O zaman karar verdiğinde ve de eğer seçtiğin ben olursam, hayatında başka kimse olmazsa, ara beni!" dedi, delikanlı ikiletmeden.. Ayrıldı kızın yanından.. Bir daha voleybol maçına gitmeden, bir daha okul yolunda önüne çıkmadan.. Bir daha onu hiç görmeden..
Yıllarca sonra Levent Yüksel'in söyleyeceği şarkıdaki Sezen Aksu'nun sözlerini o zaman biliyordu sanki. Aşk "onurlu" olmalıydı.. Günlerce, haftalarca, aylarca bekledi.. Tıpkı, kıza verdiği o dörtlükteki gibi bekledi.. Hastanın sabahı, şeytanın günahı beklediği gibi bekledi.. Heyecanla bekledi. Hırsla, arzuyla bekledi. Umutla, umutsuzlukla bekledi. Bazen öfkeyle bekledi.. Ama bekledi.. Başka hiç kimseye bakmadan, başka hiç kimseyi bulmadan bekledi. Bir gün bir şiir antolojisinde şiirin tamamını buldu.. İki dörtlüktü şiir.. İlki kıza verdiğiydi.. Bir ikinci dörtlük daha vardı orada.. O dörtlüğü de bir kartın arkasına dikkatle yazdı.. Cebine koydu..
Bekleyiş sürüyor, sürüyordu.. Okullar kapandı, açıldı.. Aylar, aylar geçti..Bir gün delikanlı kızı aniden karşısında gördü.. "Günlerdir seni arıyorum" dedi kız. "Günlerdir seni arıyorum. İşte sana haber.. Artık hayatımda hiç kimse yok!.."
"Yaa" dedi delikanlı.. "Yaa" dedi sadece.. Kalbi heyecandan ölesiye çarparken, aylardır ölesiye beklediği an gelip çatmışken, ağzından sadece bu ses çıkmıştı: "Yaaa!.."
Cebindeki artık iyice eskimiş kartı uzattı kıza.. "Sana bir şiirin ilk dörtlüğünü vermiştim ya bir gün.." dedi. "Bu da sonu onun..."
Sonra yürüdü gitti, arkasına bile bakmadan.. Kız ikinci dörtlüğü oracıkta okurken..
"Geçti istemem gelmeni
Yokluğunda buldum seni.
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme artık neye yarar!.."
Aradan yıllar, çok ama çok uzun yıllar geçti. Delikanlı bugün hala düşünüyor.. O uzun, çok uzun bekleyiş mi öldürmüştü aşkını? Ya da beklerken, ölesiye beklerken hayalinde öylesine bir sevgili yaratmıştı ki, artık yaşayan hiç kimse bu hayali dolduramazdı.. O sevgilinin kendisi bile.. Hayalindekini canlı tutmak için mi, canlısını silmişti yani?.. Ya da.. Ya da.. Bir şiirin romantizmine mi kapılmış, bir delikanlılık jesti uğruna, mutluluğunun üzerinden öylece yürüyüp mü gitmişti acaba?
Delikanlı bu soruların cevabını bugün hala bilmiyor.. Bilmediğini de en iyi ben biliyorum.. Çünkü, o delikanlı, bendim!...

Yazar : Hıncal Uluç

 


Love Story - Andy Williams

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

GERÇEKTEN DOĞRUYA, DENİZ KABUKLARININ YOLCULUĞU...  

Gönderen Hayal Bahçe

*

 





GERÇEKTEN DOĞRUYA,
DENİZ KABUKLARININ YOLCULUĞU...

Uzun uzun yıllar evveldi....
Uzak sahillerin, nemi yaprağı üzerinde, yemyeşil ormanlarında
güzeller güzeli bir kız yaşarmış.......
Adı yokmuş..
Bir isme de, ihtiyacı yokmuş zaten.
Duyamaz ve konuşamazmış, O......
Tüm gün topladığı deniz kabuklarıyla uğraşırmış sadece.....
Her sabah uyandığında,
“acaba bugün, hangi deniz kabukları bulma şansına sahibim” diye merak duyarmış.....
Kime sorsanız, tüm deniz kabuklarının birbirine benzediği o uzun sahillerde, o aylardır yıllardır hep mutlu ve
her günü ayrı bir umut ve güzellik içinde, heyecanla yaşamaktaymış.....
Çünkü O
zamanın,
sevenler için sonsuz olduğuna inanırmış......
Çünkü O,
zamanın,
sevinenler için kısa
üzülenler için çok uzun,
korkanlar için çok hızlı ,
bekleyenler içinse çok yavaş olduğunu, bilirmiş......
O, sonsuzu seçen, seven , ama çok seven bir yüreğe sahipmiş......
Topladığı ve dokunduğu her deniz kabuğu ile, yüreğine bir parça daha sevgi biriktirmekteymiş......
O, deniz kabuklarında, kulaklarıyla duyamadığı, bilinmez nice sesleri dinlemekteymiş aslında......
Yüreğinin kumsalları ve suları, ona hiç gitmediği, hiç görmediği kıyıların, nice hikayelerini anlatır durularmış......
Dünya, onun yüreğinde atarmış...
Dünya, onun yüreğinde ses verirmiş evrene......
O, dünyayı yüreğinden işitir, bilir ve yaşarmış......
 
Bazen işittiklerimiz, yeter sanırız...bildiklerimiz gerçek sanırız.......
Ve bunlar mutlu etmez bizi.....
Çünkü mutluluk;
duyamadıklarımızda, gidemediklerimizde,
fark edemediklerimizdedir....
Oysa, görebildiklerimizden, daha fazlasıdır gerçekler........
Günlük döngüler içinde, Sevdiklerimizle ve kendimizle paylaşabileceğimiz şeylerden uzak kalarak yaşıyoruz hayatlarımızı maalesef.....
Hayat bu olmamalı.. Işler hiç bir zaman durulmayacaktır ki, hep yoğun, hep çok olacaktır......
Ama sular bile durulur.
Durulur ve durulanır o zaman su; sedeflenir, sakinliğin, dinginliğin tatlı huzuru , derinliği aks olur kumsallarda.....
Bu hayattır işte.. Hayat oradadır...
Dinlerken, beklerken, izlerken, durulanırken..
Hayat orada yaşanır gerçel anlamda..
Oysa bizler mekanik ve elektronik bir dünyaya hapis vaziyette şuursuz yaşıyoruz, “hayat, bu” diye.....
Yaşamımızı, hayata ve kendimize endeksleyebilmeliyiz...
Ggerçekle, doğru arasındaki farkı görebilmeliyiz......
Hepimiz ....
Gerçekten mutlu olmak,
sadece yüreğin işidir...
Yüreklerimize fırsat vermeliyiz.....
Her yeni güne başlarken,
hangi deniz kabuğuna dokunarak,
bilinmedik hangi yaşama katılacağımız şansına gülümseyerek,
umutla uyanmalıyız......
Var olmanın güzelliği bu olsa gerek...
Acaba, bugüne kadar,
yüreğinizde kaç deniz kabuğu biriktirmişsinizdir ?
Sen...,
bugün hangi deniz kabuğunu dinledin,
ve bugün kaç deniz kabuğu topladın?
Insanın yüreği, belki de, deniz kabuklarından örülü olmalı.
Her yürek, bir kumsal olmalı belki de......
Kumsal gibi sonsuz olmalı.....
Kum tanelerinin kristallerinde, nice deniz çiçekleri, sedefleri açtırmalı her gün için..
Ve, her mevsimde ebruli olmalı o kumsal,
her koşulda kumsalda olmalı varlığımız.
Mesela, yazı, kumsal mevsimi biliriz sadece. Fakat, kışın da, oradayızdır.. Insanlar nedense, kumsalları, sadece yazın fark ederler......
Ne talihsizlik.!
Tıpkı, yüreklerimizi de, aynı talihsizliklerle fark edemediğimiz gibi
Belki de, maviyi görmek değildir önemli olan..
Belki, bakışlarımız gökyüzüne yöneldiğinde,
Önce, uçurtmayı görebilmeli gözlerimiz..
Önce uçurtmayı görebilirsek, mavileri de yakalarız zaten......
Uçurtma, mavidedir nihayetinde....
Eğer her gün, yeni bir var olma çiçeği açıyorsa gözlerimizde ve
Yüreğimizin ebruli kumsallarından, yepyeni deniz kabukları, sedefler toplayabiliyorsak,
Yokluk yok demektir, değil mi?

VE, her sabah ya da akşam üstleri,
Sulanmalı mutlak o var oluş çiçeklerimiz.......
Güne ya da akşama başlarken
Yürek su ister......Çiy ister... Şebnem ister......
Insanın en yalnız olduğu zaman dilimlerdir, sabahın eri ve akşamüstleri.......
Insanın en çok kendi olduğu, kendinde ve kendiyle olduğu vakitlerdir onlar.
Doğrularımızdan, gerçeğe yönelik yolculuğun başladığı vakitlerdir.
Sonsuza uzanan, uzanması gereken yürekler yollarını çiçeklendirme ve deniz kabuklarını sevgilendirme vakitleridir.
Doğrularınıza sahip çıkın. Kendinizi yakalayın.
Sonsuzluğu, kendinizden esirgemeyin.
Bakın, dinleyin, dokunun, deniz kabuklarının size söyleyecekleri var..
Yüreğinizin, ebruli kumsalından ayrılmayın.

İPEK ÇITAK AYTEKİN





EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

YANIMDA SEN OLANA KADAR  

Gönderen Hayal Bahçe

*

 
 
Yağmur vuruyor cama… Pencerenin önündeyim. İçim nasıl acıyor… Nasıl da duymak istiyorum sesini. Nasıl da özledim seni… Dışarıda yağmur var, bir yağmur bulutu da gözlerimde… Sebebini bilmiyorum ama ağlamak istiyorum, gözyaşım bitene kadar... Anlatamadığım duygulardayım. Duygularım yüreğime sığmıyor. Yüreğim sığmıyor bedenime…

Yağmura ve bu halime çare bulamamak… Bitiriyor beni. Dalıp gidiyorum… Ne düşünüyorum? Bilmiyorum. Hiçbir şey düşünmüyorum, her şey düşünüyorum. Kafamın içi bomboş ama dopdolu aynı zamanda. Kaç gündür böyle, bu haldeyim. Anlaşılmaz bir ruh haliyle uyanıyorum sabahları. Bu ruh halimden ve kederimden kurtulmak için kendimi başka şeylere veriyorum. Bir filme, bir şarkıya, kitaba, yemek yemeğe sığınıyorum. Ama nafile... İki dakika sonra kopuyorum. Anlamını kaybediyor her şey.

Bu halimi gören de, anlayan da olmuyor. Anlamaları için çevremdekilerin karşısına çıkıp da ‘adını koyamadığım bir durumdayım, beni kurtarın bu dipsiz kuyudan’ diyemiyorum tabii ki.

Şu anki içinde bulunduğum ruh halimi anlatmama imkanı yok. Zaten anlatsam da kimse anlamaz ki… Hoş zaten anlatacak biri de yok ya… Sen de yoksun.

Uykusuz geçen gecenin ardından mideme ağrılar girmiş, tüm gün sersem sersem geçmiş, ruhum daralmış bir halde, sıkılmış, bunalmış nefes alamaz durumdayım. Anlamı yok hiçbir şeyin, sen yanımda olana kadar...


Uyumak istiyorum, hiç uyanmamacasına. En güzeli bu olur şu an herhalde. Evet… Hep uyumak… Çünkü ancak o zaman düşünmüyorsun, yaşamıyorsun bu anları.

Kalbim acıyor, hem de çoooooooooookkk…
Mutsuzluk, umutsuzluk ve adını koyamadığım duygular bedenime, yüreğime ve de ruhuma yapışmış durumda. Kurtulmak istiyorum hem de bir an önce. Ama bırakmıyor beni bu duygular.

Hani bazı anlar vardır. Bağırıp, çağırıp, bir şeyler anlatmak istersin, ağlamak istersin deliler gibi, hıçkıra hıçkıra gözyaşlarının özgürce akmasına aldırmadan, ya da bir omuza yaslayıp da başını ağlamak istersin ama yapamazsın ya. Ya da alıp başını gitmek başka diyarlara, ya da ne bileyim, alıp başını saatlerce yürümek istersin, ayaklarının seni sürüklediği yere… İşte ben o durumdayım şu an.

Ve bu durumda tek başına olmak…

Kanadım, kolum kırık şu an. Bir şeyler eksik…

Yanımda olsan… Ne kadar iyi gelirdi şu an ruhuma, kalbime. Ama yoksun. Ne içler acısı bir durum aslında benim için. Anlıyorsun ki, hayatta hep tek başınasın, bunu kabullenmek gerekiyor. Kabullenmek istemesen de… Gerçek… Acı gerçek… Hayatın ta kendisi…

Ruhum bedenime sığmıyor, isyanlarda. Taşmak, önüme çıkan ne varsa çarpmak istiyorum. Çarpa çarpa ufalıp, yokolup, bitmek için…

Feryatlarda yüreğim, avaz avaz bağırıyor, ama kimse duymuyor.
Nafile…

Ağlamak istiyorum, gözyaşım bitene kadar… Gözyaşım; ruhumu, kalbimi bulunduğu durumdan kurtarıp, temizleyene kadar… Yepyeni, huzurlu, mutlu bir ben ve yanımda sen olana kadar…

Varsın ağlayışım aşktan olsun. Ne kadar sürer bilmem ama yıllarca sürse bile…

Ağlayacağım… Ağlayacağım.

Yanımda sen olana kadar......

ALINTI

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

KALDIRIMLARA DÜŞEN AŞK...  

Gönderen Hayal Bahçe

*





Öper kaldırımlar ayaklarını,
Kıskanırım.
Kaldırıma bir gül düştü sanırım.
Düşer, saçların omzundan aşağı,
Düşlerimde dağılır.
Ben dağılırım.

Sonra,
Bakışların çıkar gelir davetsiz.
Gözlerin, iki merhametsiz.
Tek başıma beni bulurlar.
Vururlar sorgusuz sualsiz.
Kaldırımlar sefasını sürer ayaklarının.
Ben cefasını çekerim bakışlarının.

Temyizi olmayan aşk mahkemesinde,
Yargılanırım.
Kalem kaşların,
Karar yazar,
Yüreğimde yaram azar.
İlaç diye bakışlarına mıhlanırım.
Öyle bir derde müptelayım,
Ayaklarını kaldırımlardan,
Seni kendimden kıskanırım.

İBRAHİM KİLİK

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

SEN  

Gönderen Hayal Bahçe




SEN

Sen esirliğim ve hürriyetimsin,
Çıplak bir yaz gecesi gibi
yanan etimsin,
Sen memleketimsin,
Sen ela gözlerinde yeşil hareler,
Sen büyük, güzel ve muzaffer
Ve ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretim

Nazım Hikmet RAN

 

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

YABANCI MÜZİKLER  

Gönderen Hayal Bahçe

 


EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

SANA UMUT TOPLAYACAĞIM, UMUDUNUN TÜKENDİĞİ YERDE  

Gönderen Hayal Bahçe

*







Derlerki, hayat umut ettiğin kadardır
Senin umudun, hiç tükenmesin;
Yüreğindeki umut ateşi, hiç sönmesin
Ömrün uzun, hayatın mutlu, yüreğin umutlu olsun …

Ey sevgili, umudunun tükendiği yere beni koy
Sana umut toplayacağım, umudunun tükendiği yerde…

Dikenli, taşlı yollar; patikalar,
Sana, bana, bize mahsus değildir
Hayat, acılar olsa da güzeldir…
Dertler, çileler ve özlemler
Sanma ki sadece bize özeldir
er şeye rağmen hayat, yaşamaya değerdir…

Ey sevgili, umudunun tükendiği yere beni koy
Sana umut toplayacağım, umudunun tükendiği yerde…

Bir bak en derin aşkların timsali güle
Kaç yüreği kanatmıştır dikenleri
Nasıl da yırtmıştır seven gönülleri…
Oysa onları çeken sadece bir umuttu
Yüreklerindeki yangına düşecek olan
Belki de, bir damla mutluluktu
Ve uğruna ömür verdikleri
Bir kırmızı gül, pembe gül
Üç günde yapraklarını döktü…


Ey sevgili, umudunun tükendiği yere beni koy
Sana umut toplayacağım, umudunun tükendiği yerde…

Hayatı tanımak,
Hayattakileri anlamak zor olsa da
İbret bulabiliriz, bize sunulan bir bardak suda
Ki hep dolu dolu olmayacaktır bardağımız,
Ya da hep boş kalmayacak;
Gün gelecek ki hayat bulacağız bir yudumunda…
Hep boşlar olmasın, kısacık ömrümüzde,
Hep karalar yer etmesin, gözlerimizde
Hayatın başka renklerini de bulacağız…
Koş ey sevgili, imkansız deme
Belki küçük dünyamıza büyük gelecek
Gri yağmur bulutları bizi bekliyor
Ve belki de bir gökkuşağı…

Ey sevgili, umudunun tükendiği yere beni koy
Sana umut toplayacağım, umudunun tükendiği yerde…

biradam_x

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

BİR KADIN ÇOCUKTUR ASLINDA...  

Gönderen Hayal Bahçe

*




Bir kadın çocuktur aslında.
Çocuk gibi davranmayı sever. Erkeğin kendisine bir çocuğa gösterdiği şefkati göstermesini de ister. Bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak okşamalıdır erkek kadını. Ama hiçbir kadın çocuk muamelesi görmek istemez. Söylediği şeyler çocukça da olsa dinlenilmesini, dikkate alınmasını ister. Yani bir kadının çocukluk yapmasına izin vereceksiniz ama asla onu bir çocuk olarak görmeyeceksiniz.

Bir kadın güçlüdür aslında.
Hatta erkeklerden çok daha güçlüdür. Ama bu gücünü her zaman ortaya koymasını sevmez. İster ki erkeğin gücü kendisine huzur versin. Kendi kendine yapabileceği şeyleri bile erkeğin yapmasını bekler. Böylece hem daha kadın olduğunu hissedecektir hem de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu
görecektir. Ancak kadını gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz. Yapmak istediği bir şey varsa mutlaka yapar.

Bir kadın sevgilidir aslında.
İçinde her zaman sevgiyi taşır. Sevdiklerinden kolay kolay ayrılamaz. Sevdiklerini kolay kolay. kıramaz. Zor sever ama tam sever. Bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekir. Ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız. Belki kolayca yüreğine girebilirsiniz. Ancak beyninde yer etmemişseniz her an terk edilebilirsiniz. Sevmediği halde terk etmeyen kadınlar da var elbette. Bunun nedeni ise engelleyemedikleri 'acımak' duygusudur.

Bir kadın yalnızdır aslında.
Hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz. Kendisine ait bir dünyası vardır ve orada hep yalnızdır. O dünyaya kimsenin girmesine izin vermez. Hiçbir anahtar o dünyanın kapısını açamaz. Yalnızlık onun sığınağıdır. O sığınağa ne zaman gireceğine, ne kadar kalacağına hep kendisi
karar verir. Sığınaktayken oradan çıkmaya zorlarsanız onu sonsuza dek kaybedebilirsiniz.

Bir kadın çılgındır aslında.
Neler yapabileceğini erkek aklı hayal bile edemez. Yaratıcılığının sınırı yoktur. Ama bunu ortaya çıkartmak için hayatının erkeğini bekler. Hoyratça harcamaz yaratıcılığını. Sadece erkeğine saklar. Bir kadının gerçek erkeği olmayı başarabilmişseniz çok şanslısınız demektir. Çünkü yaşamınız asla sıradan olmayacaktır.

Bir kadın hayattır aslında.
Çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanıyor. Yemek yemek. su içmek bile. Bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz?
Anlıyorsanız ne mutlu size.
Anlamıyorsanız ne yazık ki yaşamıyorsunuz.


CAN DÜNDAR


EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

KIRK YAŞIN EŞİĞİNDE ŞİİR  

Gönderen Hayal Bahçe

*





Küçük heyecanlara paydos
Çünkü rüzgarla aynı yaştayım
Çünkü güneş kardeşim
Bir ırmakla sevişmekteyim

Bana artık dingin olmak
Bana yalınlık yaraşır
İçimde şiirin güzelliği
Yaşamak sevinciyle yarışır

Güzeller güzeli ömrüm
Sana gitgide sevdalanıştayım
Nice emeklerle dokunmuş
Bir ince, bir nazlı nakıştayım

Küçük tasalara, tutkulara paydos
Çünkü evrenle aynı yaştayım
Başsız sonsuz doyumsuz
Bir başdöndürücü akıştayım

 
ATAOL BEHRAMOĞLU

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

DUDAK PAYI  

Gönderen Hayal Bahçe

*


 

 

 DUDAK PAYI
Çay bardağında
Bırakılan dudak payı
Kadar bile
Uzak kalamam
Gözlerine

Yakın olsun isterim
Ellerime ellerin
Yanındaki beton binaya
Yaslanması gibi
Köhne bir evin

Seni bir çivi
Gibi çaktım
Çünkü beynime
Ve toplayıp
Bütün kerpetenleri
Attım denize

 
SUNAY AKIN

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

EĞER..  

Gönderen Hayal Bahçe

*


  
Eğer

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbirzaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
..........
..........

 

Can Yücel

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

ÖZLEMEK  

Gönderen Hayal Bahçe

*

 


Özlemek

Birden özleyiveriyorsunuz...
Çoktan unuttuğunuzu sandığınız
ya da yalnızca bir kere karşılaştığınız
ve özlemek için yeteri kadar tanımadığınız birini
bir sabah çılgınca özleyerek uyanıyorsunuz.

Rüyalarınız, içinizdeki o gizli, esrarını ele vermez büyücü,
siz çarşaflarınızın arasında,
bütün tehlikelerden uzak,
güvenle yattığınızı sandığınız bir anda,
usulca ruhunuza sokulup,
sizden habersiz oralara yığılmış cephanelikleri
birer birer ateşleyiveriyor.
İnfilaklarla sarsılarak uyanıyorsunuz.
Hayatınızda olmayan birini hayatınıza almak,
ona dokunmak,
onun sesini duymak için kıvranırken buluveriyorsunuz kendinizi...

Özlemek, o yakıcı istek,
bilinen herşeyi ve önem sırasını değiştiriveriyor.
Özlediğiniz ise çok uzaklarda...
Yanında olmasını istediğiniz halde
yanınızda olmayan bir tek kişi,
yanınıza bile yaklaşmadan,
hatta onu özlediğinizden
ve onu istediğinizden haberdar bile olmadan,
bütün hayatı,
bütün görüntüleri eritip
başka kılıklara sokuyor...

 
AHMET ALTAN

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

SEN SEVDAMSIN  

Gönderen Hayal Bahçe

*

 


Sen sevdamsın

Zamansız gözlerimi ıslatan

Yüreğimde çarpan

Albatrosun kanadında

Göklere uçan

Umuduma gebe gecelerde sabahlayan

Hasrete nöbetci kışlamda firari

Zamansız

Mekansız

Bir vakitte

Karşıma çıkan

Sen sevdamsın

Yüreğimde baki

Birtek ölümümle yokolan....

Şenay Keskin


fikrimin ince gulu - SEMA

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

SENSİZLİK HERGÜN ÖLMEK DEMEKMİŞ  

Gönderen Hayal Bahçe

*



BİR BAK
GÖZLERİMİN İÇİNE İÇİNE BİR BAK
BU BİR DÜŞ DEGİLKİ KALDIRSINLAR UYANAYIM
DOLU DOLU DİĞİLMİ YAŞANANLAR
SÖYLE HANGİSİNİ UNUTAYIM
ŞİMMDİ BİR BU ŞEHRE İNAT BİRDE SANA İNAT
NEFES ALIP VERİYORUM
SANMAKİ KALMADI HİÇ UMUDUM
HERSABAH UMUTLA DOGAN GÜNEŞTEN BORÇ İSTİYORUM
ARTIK
HİÇBİRŞEYE İSYAN ETMİYORUM
BUNADA OLSUN DİYORUM ,BUDA GEÇER DİYORUM ,BUDA GEÇER
.
BAK GÖRDÜNMÜ?
GEÇTİ İŞTE
NE SDENDEN BİR ESER KALDI ,NEDE BEN BİR ESERDE
HEM ŞİMDİ DAHA İYİ ANLIYORUM KENDİ KENDİLERİYLE KONUŞANLARI
.
BİR BURUŞUK RESİMLE ÖNÜNE GELENE GÖRDÜNÜZMÜ DİYE SORANLARI
.
DAHA İYİ ANLIYORUM
AKLIMDA SENDEN KALAN İKİ CÜMLE
UMUTSUZ YAŞAYAMAZ BİR İNSAN DEMİŞTİN
OYSA BENİM TEK UMUDUM SENDİN
BİRDE İNSAN BİRKEZ ÖLÜR DEMİŞTİN
LANET OLSUN YALANMIS
SENSİZLİK HERGÜN ÖLMEK DEMEKMİŞ
.
BEDİRHAN GÖKÇE

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

AŞKA VE TERKE DAİR...  

Gönderen Hayal Bahçe

*



 

Aska Ve Terke Dair...

Bazen öyle bir iliskiye tutulursunuz ki, ne sevebilir,ne
terkedebilirsiniz. Kör kütük baglanmissinizdir aslinda... En güzel
yillarinizin, aci tatli hatiralarinizin ortagidir; iç çekismelerinizin
müsebbibi, yazilarinizin ilhami, sohbetlerinizin konusudur. Gözyaslarinizda,
bilinçaltinizda, kahkahanizdadir. Korkunca saklandiginiz bir siginak,cosunca
öptügünüz bir bayrak...Sevdaniz riyasiz, çikarsiz, karsiliksizdir.Sinirsiz
ve nihayetsiz;
"Ölmek var, dönmek yok"tur.
* * *
Lakin gün gelir anlarsiniz; içten içe bir seylerin kanadigini...
Tutkulu sevdalarin gizli hançerleri baslar parildamaya...Surasindan,
burasindan elestirmeye koyulursunuz:
"Söyle görünse, öyle demese, degisse biraz ya da eskisi gibi olsa..."
Baskalarini örnek göstermeye, "Bak onlar nasil yasiyor" demeye
baslarsiniz. Hem birlikte yasayip, hem özgür olmanin yollarini ararsiniz.
Askinizin gözü kör degildir artik, yanlisini görür düzeltmek istersiniz.
"Eskiden böyle miydi ya.." diye baslayan sohbetlerde
açilir elestirinin kapisi; açildikça, bastirilmis itirazlar yükselir
bilinçaltindan... Böyle süremeyecegini bilirsiniz. Degissin istersiniz.
O, sevgisizliginize yorar bunu... Ihanete sayar. Tutkulu iliskilerde
ihanetin bedeli ölümdür. "Ya sev böyle ya da terket" diye gürler...
* * *
Bir zamanlar bir gülücügüyle alacakaranligi isitan o rüya, bir kabusa
dönüsür birden... Kapatir gönlünün kapilarini, yasaklar kendini size...
Hoyrattir, bakmaz yüzünüze... Zehir akar dilinden, konusturmaz,
suçlar,yargilar mahkum eder. Mühürler dudaklarinizi, yirtar atar
yazdiklarinizi, siler sizi defterden... "Iyiligin içindi hepsi, seni
sevdigim için..." dersiniz,dinletemezsiniz. Ayrilirsaniz asamayacaginizi
bilirsiniz, lakin böyle de sevemezsiniz. Ihanetten kirilmistir kaleminiz;
severek, terk edersiniz...

* * *
"Madem öyle..."nin çagi baslar ondan sonra...Madem ki siz böylesine
tutkunken, o hep baskalarini seçmistir, madem ki kiymetinizi bilmemistir, o
halde "günah sizden gitmistir". Lanet ederek bu karsiliksiz aska, çekip
gitmeleri denersiniz. Askin göçmenlik çagi baslar böylece... Daha özgür
olacaginiz limanlara demirlerseniz bir süre... Ne var ki unutamaz, uzaktan
uzaga izlersiniz olup biteni... Etrafi bir sürü ugursuzla dolmus, kurda kusa
yem olmustur. Deli kanlilar, eli kanlilar, ugruna ölenler, sirtina binenler
sarmistir
çevresini... Gurur duyar onlarla, koynunda besler, gözünü oysunlar
diye... Ugruna kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden fazla... "Bana
ne... kendi seçimi" diye omuz silkmeye çabalarsiniz bir süre... Ama sonra...
ansizin kulagimiza çalinan bir sarki ya da kapi araligindan süzülüp gelen
bir koku, hatirlatir onu yeniden... Yaban ellerde,
baska kollarda ondan bahseder aglarsiniz. Kokusunu özlersiniz; türküsünü
söylemeyi, sarkisini dinlemeyi, yemegini yemeyi, elinden bir kadeh
raki içmeyi... Karsi nehrin kenarindan hasret siirleri haykirirsiniz, sular
kulagina fisildasin diye...
Dönüp "Seni hala seviyorum" diye bagirmak geçer içinizden...Dönemezsiniz.
Göremedikçe baglanir, uzaklastikça yakinlasirsiniz.

* * *
Anlarsiniz ki bir çaresiz asktir bu, ne onunla olur, ne onsuz... Hem
kollarinda ölmek, kucagina gömülmek arzusu, hem "Ne olacak
sonunda"kuskusu... Böyle sevemezsiniz, terk de edemezsiniz. Sürünür
gidersiniz...

CAN DUNDAR

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

BU SEVDANIN ATEŞİ  

Gönderen Hayal Bahçe

*

 

 

Bu Sevdanın Ateşi

Hep ertelenen bir an, hiç yaşanmamaya mahkumdur. Düşlerin bekleyişini yalnızca bir hüsran karşılayacaktır. Mevsimleri sayarsak, ömür baharsız tükenir gider. Sevdiğinizi bulmak ya da bulduğumuzu sevmek tercihi en zor olan iki seçenektir bu sınavda... Boşuna akan ırmaklar mı var yüreğimizde, sebepsiz mi coşkun bir denizde maviye hasretliğimiz? Ufukta görünen o ki, mutluluk tek kişiliktir aslında. Karşımızdakinin çabasına ihtiyacı yoktur mutluluğun. Aşkın da sevdiğin kadar büyüktür. Sevdiğin sürece meydan okur dünyaya. Hasretle beklenen gelmez hiçbir zaman, o hasreti yalnız tüketirsin. Karşılık bulmuyorsa sevda, umut değil, kendini hükümdar sanan köleler üretir, dönemezsin. Ama boşa geçmemiştir dolan vakit. Heba olan şiirlerin de değildir. Türkülerin diliyle yas tuttuğun geceler, sırdaşlığını hiç terk etmez. Kıymetini bilmediğin kır çiçekleri yeniden açar, o gül solarken. Ayrılanlar yıllar geçse de üstünden, hep aynı acıyı çeker. Ama yollar hiç bitmez. Sonuna geldiğin, zannettiğin yerler birer duraktır aslında. Ve sen yolculuğunu gönüllü olarak bitirmişsindir o durakta. Güneş hep geç kalırmış gibi gelir, sen bir havada mevsimlecaktır belki. Hep bir umutla beklenirken sevda habercisi, yüreğini teselli etmek de sana düşer. Her şeye rağmen ürkütmesin seni bu sevdanın ateşi. Her yangın önce başladığı yeri yakar. Sana küçük kendime büyük gelen yüreğimde, yıllar geçse de senin adın yazar. Ve bil ki sevdiğim, uslanmaz ruhum yaşadıkça seni sever, seni sevdikçe yaşar...

 

Deli şair

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

BİR NEHRİN TÜKENİŞİ  

Gönderen Hayal Bahçe

*





BİR NEHRİN TÜKENİŞİ

hasretin kan çanağı gözlerinde oturuyorsun
seni soruyorum
hiçbir şey bilmiyorsun

Hep bir çağlayan gibi senin sevdana aktım
sen ise sularını kaçıran bir nehir gibi uzaktın...

tükenişi bir aşkın
bir nehrin tükenişine benzer
ne deniz olabildin
ne nehir kalabildin...

kendin ol
kendin ol
sen buysan başkası ol!

buysan kederden öleceğim
başkası olursan da kimi seveceğim?

ne diyarbakır anladı beni ne de sen
oysa ne çok sevdim ikinizi de bir bilsen...

YILMAZ ODABAŞI

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

DOST OLALIM GÖNLÜMÜZLE  

Gönderen Hayal Bahçe

*



Olmasa da olur dediğimiz insanlarla doludur hayatımız; tanıştığımız, selamlaştığımız; klasik cümlelerle iletişim kurduğumuz, yanıtlarını merak etmediğimiz sorular
sorduğumuz...

İyi insan olmadıkları için mi uzak dururuz onlardan? Hayır, hiç sanmıyorum.

Gönülde biter her şey; akla yararlı gelse de samimi bir ilişki, gönlün hayır dediğine ısınmak mümkün olmaz.

İster dünyanın en yakışıklısı, ister en güzeli olsun; ister en zengini, ister en komiği; ne yapsa nafile; yüreğine ulaşamaz.

Başkası için özel olan, senin gözünde dünyanın en sıradan insanıdır ve ... yüzüne bakmaz kimisi vazgeçemediğim dediğinin...

Gönlümüzdür hükümdar; kime ne paye vereceğini o belirler.

Kimine “dost”, “yar”, kimine “tanıdık”, “arkadaş” deyip, çıkar işin içinden...

Özünde iyi olduğuna inansam da insanların, herkesi sevemem onun yüzünden...

Hem, kalabalıktan da hoşlanmaz zaten; sevginin, sevdiklerinin hakkını vermek ister.

Sonuçta, sevmek büyük bir sorumluluktur; emek vermek gerekir, ilgilenmek...

Sevdiğim her insanın yaşamına bir anlam katmalıyım; zorlu ve vazgeçilmez bir serüven olmalı; dost dediğim insanlarla aynı zaman dilimini paylaşmak!

Hani, bilirsiniz işte! Dostlar vardır çiçek gibi; koklar koklamaz alır götürür bütün yüklerinizi...

Evsizseniz ya da odun kömür bulamıyorsanız yakmaya; uzundur kış geceleri...

Dostlar vardır soba gibi; yüreğindeki ateşle ısıtır ellerinizi...
Dostlar vardır; fırtınada sığınak, güneşte gölge; yanarken buz gibi su dökmez üstünüze; aksine, harlandırır ateşi; bilir ki, yanmayanı hiçbir şey söndüremez.
Dostlar vardır, yıldız gibi; hava kapalıyken bile, kapkara bulutların bekçisidir gökyüzünde...
Dostlar vardır, arada bir uğrayıp alt üst eder yaşamınızı; dili zehir zemberek, bakışları keskindir.
Dostlar vardır gül gibi; sarılırken yaralanmayı göze almanız gerekir. Hani, kiminin yoluna halı sersen kar etmez; dostlar vardır, minder de kafi gelir; sen olursan fark etmez.
Dostlar vardır; rakısız çözülmez dili, muhabbeti çekilmez; dostlar vardır, efkarının sebebi bir bardak demli çaydır.
Dostlar vardır, omzu her derde devadır.
Dostlar vardır, iyi bir öğretmen gibi, nasıl sorulacağını öğretir.
Dostlar vardır dağ gibi vakur; toprak kadar bereketli, mert...
Dostlar vardır; ney gibi hüzünlü, saz gibi asi; şiir kadar büyük...
Dostlar vardır türkü gibi; her zaman söylenmeseler de her daim içinde taşır sevdasını; yangınını bulaştırır bir gönülden diğerine...
Dostlar vardır baki; tanıştığın gün doğar, yittiği gün ölürsün! Zamana ve darbelere; yollara ve hasretlere dirençli...
Dostlar vardır, közde mısır, kadehte şarap; ateşte yanmanın da, şarapla sönmenin de tadı damağındadır.
Dostlar vardır; yüreğine kök salmış bir çınardır; hiçbir şey deviremez; gönülden gönüle kurulmuştur köprüler; ne yaşansa atılamaz!
Dostlarımız vardır bizlere benzerler biraz...
Dostluklar vardır, erken dolar vadesi; dostluklar vardır, devam eder ahrette!

İşte böyle dostlardır; her şeye lanet ettiğin günlerde bile, yaşamını güzel kılan...

Gönül, her yerde onları arar.

Ve bulduğunda haber gönderir bize; bir sıcaklık yayılır yüreğimize; bunda bir iş var deriz, takılırız peşine...



Dost olalım gönlümüzle!

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

BİR HÜZÜN DÜR ÇÖKTÜ YÜREĞİME...  

Gönderen Hayal Bahçe

*




Çöktü işte
bir hüzündür çöktü yüreğime
Gözlerimde beslendi damlalar
dikenlerine gömüldüğümde güllerin
Esti geçti bir deli rüzgar
dalga dalga hüzün yüregimde
...
Hani, Üzüntüler vardır ya
sahilde kumlara yazılan
bir de duygular, anlatılamayan
Hani, yürekler vardir
kelimelere sığmayan
Ve hüzünler, bir ömür boyu ağlatan
çöktü işte
Bir hüzündür çöktü yüreğime
...
...
Kayboldum bugece
kayboldum bildiğim yollarda
Gecelere sarıldım Dost diye
Güller, dikenlerine söz geçiremesede
kederlerimde agladim Dostlara
Çöktü işte
Bir hüzündür çöktü yüregime
...
...
Dikeninde sevdim bugece Gülü
Umutlarıma ektiğim sevgilere inat
ve bir sancıdır çöktü yüregime
çöktü işte
çöktü
Bir hüzündür çöktü yüreğime
ALINTI


Talihim Yok Bahtim Kara - Kirac & F.Arar

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu