height="650"

Radyo Hayal Bahçe

Mary Hopkin • Those where the days  

Gönderen Hayal Bahçe

**

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

Enrique Iglesias - Hero  

Gönderen Hayal Bahçe

**

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

Hoobastank - The Reason  

Gönderen Hayal Bahçe

**

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

TAKVİMLERDEN HABERİN YOKMU!!!  

Gönderen Hayal Bahçe

**

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

KENDİNE İYİ BAK...  

Gönderen Hayal Bahçe

**

İlgili aramalar: müzik - gülay kendine iyi bak -  gülay -   kendine -   iyi -   bak

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

O ZAMANLAR MÜZİKLERİ (SİBEL EGEMEN)  

Gönderen Hayal Bahçe

*

 

Image Hosted by ImageShack.us

Dün Ve Bugün... Sevgiyle LP

A Yüzü

Gel Beni Al
Bir Mevsim O Yollardan
Şarkılar Seni Söyler
Göklere Yükselen
Hicaz Potbori
Aman Kimseler Duymasın

B Yüzü
Dönmeyecek
Sevgilimin Suçu Yok mu?
Senle Mutlu Oluyorum
Koynumda Bir Çocuksun
Ummuram Yar
Suzinak Potbori

http://my.opera.com/zapata55/blog/2008/05/19/sibel-egemen-


 

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

Shantel - Disko Partizani  

Gönderen Hayal Bahçe

**

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

AŞK KIRINTILARI  

Gönderen Hayal Bahçe

**

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

SİL BAŞTAN  

Gönderen Hayal Bahçe

**

İlgili aramalar: müzik - sebnem ferah sil bastan -  sebnem -  ferah -  sil -  bastan -  ata66kan

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

ALDANIRIM  

Gönderen Hayal Bahçe

**

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

 

Gönderen Hayal Bahçe

*

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

 

Gönderen Hayal Bahçe


*****Albümdeki Kayıtlar*****


A Yüzü
01- Yorgunum
Söz: Çiğdem Talu Müzik: Melih Kibar
Düzenleme: Esin Engin
02- Kaybolan O Dünyam
Söz - Müzik: Bora Ayanoğlu
Düzenleme: Esin Engin
03- İçiyorum Yavaş Yavaş
Söz: Bora Ayanoğlu Müzik: Mustafa Güner
Düzenleme: Şerif Yüzbaşıoğlu
04- Yine Mi Sen
Söz: Çiğdem Talu Müzik: Melih Kibar
Düzenleme: Esin Engin
05- Yoksun Yanımda
Söz: Bora Ayanoğlu Müzik: Garo Mafyan
Düzenleme: Garo Mafyan
B Yüzü

01- Böyle Mi Olmalıydı
Söz: Çiğdem Talu Müzik: Melih Kibar
Düzenleme: Esin Engin
02- Ve Ağlarım
Söz: Bora Ayanoğlu Müzik: Garo Mafyan
Düzenleme: Garo Mafyan
03- Beni Arama
Söz: Çiğdem Talu Müzik: Melih Kibar
Düzenleme: Esin Engin
04- Siyah Gözlerin
Söz: Bora Ayanoğlu Müzik: Garo Mafyan
Düzenleme: Garo Mafyan
05- Sevdiğim Kadın
Söz: Bora Ayanoğlu Müzik: Garo Mafyan
Düzenleme: Garo Mafyan
Orkestra: İstanbul Gelişim


Download Links:
Tanju Okan - Yorgunum

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

ANLAMAZDIN...  

Gönderen Hayal Bahçe

*

 

ISSIZ ADAM - AYLA DIKMEN - ANLAMAZDINFEZKAR

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

ÖĞRETMENLER GÜNÜ  

Gönderen Hayal Bahçe

*


DEĞERLİ ÖĞRETMENLER

ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜZÜ
KUTLARIM





EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

BİRAZDA GÜLELİM:))))))))  

Gönderen Hayal Bahçe

*SÜTANNE . . . 


Genç bir kadın, aylardır şantiyede olan kocasına aşağıdaki satırları yazar:
'Sevgilim,
Biliyorsun, sen şantiyedeyken nur topu gibi bir bebeğimiz oldu. Sütüm yetmediği için, yavrumuzu besleyebilmek amacıyla bir sütanne tuttum. Yalnız, bu sütannenin zenci olmasından dolayı
çocuğumuz, emdiği sütün etkisiyle zaman içinde zenciye dönüştü. Haberin olsun dedim.
Bu konuda benim bir suçum olduğunu düşünmezsin umarım.
Öptüm,
Biricik eşin'


Kadının kocası da bunun üzerine annesine bir mektup yazar:
'Sevgili anneciğim,
Karım bana gönderdiği son mektupta, sütü yetersiz olduğu için bir sütanne tuıtmak zorunda kaldığını,o sütannenin zenci olduğunu ve bu yüzden bebeğimizin renginin de zamanla koyulaştığını yazıyor. Bundan eşimi sorumlu tutamayız, tabii ki .
Selam ve sevgilerimle'

Annesi ise oğluna şöyle bir cevap yazar:
'Sevgili oğlum,
Aslına bakarsan, sen doğduğunda benim sütüm de yetersiz kalmıştı. Ama biz fakir olduğumuzdan dolayı, sütanne tutamayıp onun yerine seni inek sütüyle beslemek zorunda
kalmıştık. Bu durumda takdir edersin ki, senin safkan bir öküz olmanın sorumlusu ben değilim.
Seni seven annen'

 
ALINTI

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

YANDIM AYŞE’M; BU YASTIK BİZİM DEĞİL Mİ?  

Gönderen Hayal Bahçe

*




- Bir yastıkta kocayın…

- Amin…

  Başka ne diyebilirdi bu duaya, yarini çok seven, onun yolunu gözleyip nefesini dinleyen? Sanki yaşam yariyle başlamış, yariyle bitecekmiş gibi gelen; ona her dünyada bir daha ayrılmamacasına hep sarılmak isteyen?

***

BİR YASTIKTA İKİ KİŞİ?


Bu satırları okuyup da, yariyle uzun “bir yastık”ta uyuyan var mı?


Binlerce yıl öncesinden, masumiyet çağının bittiği yakın zamana kadar, çiftler uzun “bir yastık”a baş koyarlardı.


Birbiriyle nihayet evlenebilmişler uyurlarken sadece kolları değil, nefesleri de dolanırdı. Tabii ki dolansındı, aşkın mikrobiyolojisi olmazdı; hem o “yar”i - o olmazsa ölebileceği değil, bir el ya da bir şirketin el değmez ortağı mıydı?

 
“Bir yastık”lar, artık annelere değil, kimisi hala buruş buruş bir eli sımsıkı kavrayan, buruş buruş elli güzelim anneannelere, babaannelere sorulacak gelinlik kızların çeyiziydi.


Yüz elli, yüz altmış santim uzunluğundaki bu yastıkların iki başı renkli parlak satendi. Bir de satenleri gösterecek uzunlukta, iki ucu açık bembeyaz patiska kılıfları vardı. Bu yastık yüzlerinin kenarlarındaki beyaz iş, el işi, göz nuru dantel kendini gösterebilsin diye özellikle koyu renk satenin üzerine denk gelirdi. Satenin rengi genellikle saten yorgan ile aynı renkte olurdu. Bembeyaz yastık yüzünün üzerinde kimisi allı güllü, genellikle kanaviçe işi de olurdu.


Yastık yüzü içi genellikle yün ya da pamuk doldurulmuş salaşpurun, mermerşahinin üzerine geçirilirdi. Yün daha pahalıydı, ama sodayla, kül suyuyla, ya da kille tokaçlaya tokaçlaya yıkanabilirdi. Yıkanmaz – havalandırılmazsa kurtlanabilirdi.


Pamuk ise yıkanmaz, yattıkça tortop olduğundan mahalle aralarında dolaşan hallaçlara attırılırdı. Yastık yüzleri ise yıkandıktan sonra son suya azıcık çivit atıldı mı rengi çok açık mavileşirdi.

 
Bir de kuş tüyü yastıklar vardı ki, çok nadirdi; bu dar gelirli çoğunluğun ona da, ipek kılıfına da parası pek yetmezdi.


Kimisi yazın da yün yastıktan başkasında yatamaz, kimisi ise yaz - kış pamuk yastıkta yatardı. Her saniyesi emek dolu günlerin bitiminde, başlar her santimetrekaresi emek dolu, nur dolu yastıklara konurdu. Baş konan yastığa oturulmazdı, “oturulursa yüzde çıban çıkar...” diye çocuklar korkutulurdu.


Pof pof kabarmış, yüzü ütülenmiş sakız gibi yastıklarda yatmanın da, bir yastığa baş koyup konuşmanın da tadı doyumsuz olurdu. Eskilerin bir inanışı daha vardı; analardan çocuklara öğütlenir durulurdu:


- Kavga da etsen eşinle, yatağı terk etmeyeceksin…


Bu yüzden bizim kuşak evlilikte sınıfta kalırken,

bu inançla yaşlı kuşak, hala kol kola dolaşabiliyordu.

 
ÖNCE YASTIKLAR AYRILDI


Masumiyet çağı bitiyordu;

önce yastıklar ayrıldı.


O horluyordu,

o kokuyordu,

o kalın yastık seviyordu,

o kıpır kıpır kıpırdıyordu,

o terliyor, o terletiyordu;

aslında doğrusu:

o, o’ydu.


Yastıklar ikiye bölündü ve Kahraman Yeni Dünya’da özgürlük adına çıkılıp, yapayalnızlığa giden otoyoldaki “yarım yastık”lara bir de isim kondu: “KÜSTÜM YASTIĞI”.


Küstüm yastığını takip etti ayrı yataklar, ayrı odalar, ayrı evler,

ama kağıt üzerinde bitmemiş evlilikler;

yen içindeki kolu, kanadı kırılmış çiftler.


Modern Zamanlar’da, “BİZLER”in yerine kurulmuş bu “BENLER” İmparatorluğu’nda belki de artık:


- Bir şehirde kocayın…   olmalıyken dilekler.


 
Ve güneşin battığı yerdeki “Uygarlık Birleşik Dershaneleri”nin kantininde “vücut yastıkları” satılmaya başlıyordu.


Bizim “Bir Yastık”lara “Body Pillow” adı verilmişti, ama dik olarak kullanılıyordu.


Bazıları insan bedeni şeklindeydi. Asla seyran olamayacak bir odada, kuş uçmaz güvenlik sistemleri arasında, kuş tüyünden bir yastığa yaslanarak, sarılarak, bir bacağı üzerine atarak uyunuyordu. Bir zamanların Vahşi Batı’sında, korkunç bir “yalnızlık salgını” kırıp geçirirken, psikiyatrist randevuları dolup taşıyordu.


KÜSE KÜSE SEVMEK


Evet;

elyaf ya da silikon bir küstüm yastığı yıkanabilir,

istifini bile bozmadan göz yaşlarıyla ıslanabilir,

kendileri anti alerjik, isimleri allengirik olabilir,

internetten siparişle yatağınıza kadar gelebilir,

gerektiğinde salondaki üçlü koltuğa da gidebilir.


Ama, “Yandım Ayşe’m”, “Yandım Mehmet’im” diyen yüreklere,

en genişi bile dar değil midir?

 
Demode damgalı aşklarda ya da Anadolu’nun bazı mütevazı hanelerinde hala bir yastığa iki baş koyar –

bir yorganın altında iki yürek atar.


Bir yastık, birlikte karı-kocamak isteyenlerin,

aynı anda susmak isteyen nefeslerin simgesidir.


Yastık sandık lekeliyken,

tencere dibin karayken,

yerin de, yenin de darken,

ama o gerçekten “yar” iken,

gerisi hikayedir.


Yaşamda en değerli kavramlar POS cihazından kartınızı geçirerek, acayip şifreler girerek sahip olduklarınız değildir.


Bir yastıkta yatabilmenin, yarinle bir uyuyabilmenin değeri tarifsizdir.


Teknolojinin çamaşırda, ütüde kolaylıklar sağlaması güzeldir, değerlendirilmelidir; ama bir yastığa iki baş koyduran duygular da korunmalı, kanaviçe gibi işlenmelidir.

 
BİR YASTIK SAVAŞI KAYBETTİRİLSE BİLE


Kaç yaşında olursanız olun, kalan armağan ömrünüzde,

gıcır gıcır gıcırdayan dar bir yatak,

iki başı saten, yatay “bir yastık”,

ayağa göre uzatılacak bir yorgan,

her sabah birlikte uyanacak,

son nefese kadar sarılıp uyuyacak,

ortak düşler kurup, kurduracak,

mütevazı yaşamı paylaşacak bir “yar” dileği ve

Ayşe’lerimize, Mehmet’lerimize hep sevgilerimle…


(çağ dışı) düş hekimi yalçın ergir

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

ÇOK GÜZEL BİR EFSANE... KIZKUMU KUMSALI  

Gönderen Hayal Bahçe

*

    Eski zamanlarda civarın kralının kızı ile bir balıkçı birbirlerine aşık olmuş. Ancak, kral kızı balıkçıya varamaz...  Hal böyle olunca, kız ile delikanlı gizli gizli buluşuyorlar tabii...

Kral baba bunu zaman içerisinde öğreniyor ve bir gece takip ettiriyor kızını...

    Diyorlar ki; balıkçı denizden geliyor, kız kumsalda onu bekliyor, bulunduğu yeri ışıkla işaret ediyor delikanlıya... Ve kral kızı ile delikanlı, gün ağarana kadar aşk oyunları yapıyorlar birbirlerine...  

    Kral bir gece askerlerine kızını yakalamalarını ve kumsalda ışıkla balıkçıya işaret göndermelerini buyuruyor. Delikanlı ışığı görünce  atlıyor kayığına ve kürek çekiyor bir manga askerin üzerine doğru... Kız askerlerin elinden kurtuluyor ve koşmaya  başlıyor sevdiğini kurtarabilmek için ama koyun taaa öbür ucuna yetişmesi imkansız... Ama sevda bu; kural falan dinlemez, atıyor kendini sulara...

    İşte o anda bir mucize gerçekleşiyor! Kızın adım attığı her yer kumsala dönüşürken peşinden koşan askerler bastıkça denize gömülüyor onca  ağırlıkla... Kız kayığa kadar koşabiliyor...

    Ancak bir okçu tam o anda delikanlıyı   hedefleyip salıyor okunu...Heyhat !!!

    Kız ile delikanlı birbirlerine sarılmışlardır bile ve ok gelip kızla buluşuyor...

    Derler ki; o kumlar, kızın kanı denize karışınca kırmızıya  boyanmış...

    Delikanlı ise aldığı gibi gidiyor kızı, sonrasını ne gören var ne duyan!...

    Marmaris'e karayolu ile 1.5 saat uzaklıkta orası... Şimdi sıra resimde!


Arkadaşım  Ertan'a katkıları için teşekkür  ederim

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

ÜÇ HEYKEL  

Gönderen Hayal Bahçe

*

        



 
ÜÇ HEYKEL

    İki komşu ülkenin  hükümdarları birbirleriyle savaşmazlar, ama her fırsatta birbirlerini  rahatsız ederlerdi. Doğum günleri, bayramlar da  ilginç armağanlar  göndererek karşıdakine zekâ gösterisi yapma fırsatlarıydı.
    Hükümdarlardan biri, günün birinde ülkesinin en  önemli
heykeltıraşını huzuruna çağırdı. İstediği, birer karış  yüksekliğinde, altından, birbirinin tıpatıp aynısı üç insan heykeli  yapmasıydı. Aralarında bir fark olacak ama bu farkı sadece ikisi  bilecekti.
   Heykeller hazırlandı ve doğum gününde komşu ülke  hükümdarına gönderildi. Heykellerin yanına bir de mektup  konmuştu. Şöyle diyordu heykelleri yaptıran hükümdar: "Doğum gününü  bu üç altın heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynısı  gibi görünebilir. Ama içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir. O heykeli bulunca bana haber ver."
   Hediyeyi alan hükümdar önce  heykelleri tarttırdı. Üç altın heykel gramına kadar eşitti. Ülkesinde  sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırttı. Hepsi de heykelleri büyük  bir dikkatle incelediler ama aralarında bir fark  göremediler.
   Günler geçti. Bütün ülke hükümdarın sıkıntısını  duymuştu ve kimse çözüm bulamıyordu. Sonunda, hükümdarın fazla isyankâr  olduğu için zindana attırdığı bir genç haber gönderdi. İyi okumuş, akıllı  ve zeki olan bu genç, hükümdarın bazı isteklerine karşı çıktığı için zindana
atılmıştı.
   Başka çaresi olmayan hükümdar bu genci çağırttı.  Genç önce heykelleri sıkı sıkıya inceledi, sonra çok ince bir tel  getirilmesini istedi. Teli birinci heykelciğin kulağından soktu,  tel heykelin ağzından çıktı. İkinci heykele de aynı işlemi yaptı.  Tel bu kez diğer kulaktan çıktı. Üçüncü heykelde tel kulaktan girdi  ama bir yerden dışarı çıkmadı.Ancak telin sığabileceği bir kanal kalp  hizasına kadar iniyor, oradan öteye gitmiyordu.
   Hükümdar heykelleri  gönderen komşu hükümdara cevabı yazdı:

  “Kulağından gireni ağzından  çıkartan insan makbul değildir.

  Bir kulağından giren diğer kulağından çıkıyorsa, o insan da makbul değildir.
  En değerli insan,  kulağından gireni yüreğine gömen  insandır. “


ARKADAŞIM   ERTAN'A  KATKILARINDAN DOLAYI TEŞEKKÜR EDERİM

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

ÜÇ FİLTRE  

Gönderen Hayal Bahçe

*






Bir gün bir tanıdığı büyük filozofa rastladı ve dedi ki; "Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?"

"Bir dakika bekle" diye cevap verdi Sokrat. Bana birşey söylemeden önce senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna "Üçlü Filtre Testi" deniyor.

"Üçlü Filtre?"

"Doğru," diye devam etti Sokrat. Benimle arkadaşım hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup ne söyleyeceğini filtre etmek, iyi bir fikir olabilir.

Birinci filtre: "Gerçek Filtresi"

"Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan emin misin?"

"Hayır," dedi adam "Aslında bunu sadece duydum ve ...

"Tamam," dedi Sokrat

"Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Şimdi ikinci filtreyi deneyelim,"

"İyilik Filtresini"

"Arkadaşım hakkında bana söylemek üzere olduğun şey iyi birşey mi?"

"Hayır, tam tersi ..."

"Öyleyse," diye devam etti Sokrat,

"Onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı."

"İşe yararlılık filtresi"

"Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim işime yarar mı?"

"Hayır, gerçekten değil."

"İyi," diye tamamladı Sokrat,

"Eğer, bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar, faydalı değilse bana niye söyleyesin ki?"

Bu, Sokrat'ın iyi bir filozof olmasının ve büyük itibar, saygı görmesinin sebebiydi.

Yakın ve sevgili herhangi bir arkadaşınız hakkında başıboş konuşmalar duyduğunuz her sefer bu üç filtre testini kullanmanız sizlere hararetle tavsiye edilir.

Socrates

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

DÜŞ HEKİMİ YASALARI  

Gönderen Hayal Bahçe

*





DÜŞ HEKİMİ YASALARI


Mutlu bir yalnızlık, mutsuz bir beraberlikten iyidir.


İnsanlar ikiye ayrılır:

1- Ne yaparsa yapsın sevdiklerin

2- Ne yaparsa yapsın sevmediklerin

Yaşam ikiye ayrılır:

1- Net yaşam

2- Brut yaşam

İnsan evlenmez, evlenmek zorunda kalır; aşık olmak zorunda kalmaz, aşık olur.

Açların arasında tokluktan ölmek, tokların arasında açlıktan ölmekten daha berbattır.

Yönetici yoktur, yönetilici vardır.

Aynı insana bir kere aşık olunur.

En iyi dostun karşı cinstendir.

Kusurunu ilk hemcinsin görür.

Sıfır ile bir arasındaki fark, bir ile bin arasındaki farktan daha büyüktür.

Otuz güne tamamlanmaya zorlanan beraberlikler, eninde sonunda sıfır güne tamamlanır.

Sofradan eksilen tabak, tabaktan eksilen lokmadan daha önemlidir.

SOFRANIZDAKİ TABAKLARIN, GÜLEN SURATLARIN HİÇ EKSİLMEMESİ DİLEĞİMLE...

düş hekimi yalçın ergir


" Bir hayat daha olmalı yeniden,

Sevmeyi öğrenmeli büyümeden kirlenmeden,

Haykırmalı  ne varsa  kalan yüreğinde,

Cana kilit vuran yasakları  dinlemeden..."

YALÇIN  ERGİR


EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

AĞAÇ VE BEN  

Gönderen Hayal Bahçe

*






Sana ağaç diyorlar,

Bana ise insan,
Konuşsan konuşmasan,
Fark etmez, aldırmazlar…
Çünkü ne seni, ne de beni anlamazlar...

***

Zalim bir rüzgâr kırmış  dallarını ,
Kopartmış, fırlatmış sararan yapraklarını.
Susuz kuru kalmışsın, canın yanmış,
Belki de çok ağlamışsın.
Bilmiyorlar.
Sen, bir ağaçsın.
Kime ne! 
Rüzgârların önünde ,
Sürüklenirken yaprakların
Çiğneyip geçiyorlar,
Acını,  bilmiyorlar.
Canın yanmış, yanmamış,
Boynu bükük kalmışsın.
Sen bir ağaçsın.
Kime ne !


Sana ağaç diyorlar,
Bana ise insan,
Konuşsan konuşmasan,
Fark etmez, aldırmazlar…
Çünkü ne seni, ne de beni anlamazlar...


Sen durgun, ben ise suskun..
Sanki ikimizde yedik birer vurgun.
Ne olur sen, sen bari üzülme !
Ümit dolsun yüreğine …
Belki bir   başka  ilkbaharda
Kavuşacaksın yine,
o güzelim çiçeklerine ….


Rüzgâr sana dost olacak
Ay, göklerden gülümseyerek bakacak,
Bulutlar yağmur olup dallarından akacak, 
Buluşacaklar gölgende  sevgililer
İçinde isimleri yazılı kalpler çizecekler.
Sen şahit olacaksın,
nice aşk, sevgi sözcüklerine
Polenlerin dökülürken yerlere .


Üzülme,
sakın üzülme sessiz   arkadaşım,
Seni yalnız ben anlarım, bir de benim gibiler.
Hele  bir  düşün,
Bu dünyadan kimler gelip, göçtüler.
Bak yine sen buradasın.
Geçer,geçecektir elbet bu günler….
İşte, şimdilik bende buradayım.
Benim senden tek farkım ,
Sen ağaçsın,
Ben de insanım…



      Tünay Süer

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

ŞEVVAL SAM  

Gönderen Hayal Bahçe

*click to comment
 

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

Nazım Hikmet - Yaşadım diyebilmen için  

Gönderen Hayal Bahçe

*click to comment
 

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

Sacit Onan-Mona Roza SEZAİ KARAKOÇ  

Gönderen Hayal Bahçe

*click to comment
 

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

SEVDAN BENİ...  

Gönderen Hayal Bahçe

*



SEVDAN BENİ


terketmedi sevdan beni,

aç kaldım, susuz kaldım,

hayın, karanlıktı gece,

can garip, can suskun,

can paramparça...

ve ellerim, kelepçede,

tütünsüz uykusuz kaldım,

terketmedi sevdan beni...

AHMED ARİF

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

İKİ BIÇAK  

Gönderen Hayal Bahçe

*



İki bıçak seç kendine

Biri yaralamak için

Biri öldürmek

Pusu kur gözlerinin

Karanlık gölgesine

Biri sevmek için

Biri ihanet

İki yürek seç kendine

Biri yaşamak için

Biri gizlenmek

Bir korkak, bir kaçak, bir firar

Kaç kişisin sen sevdiğim çocuk

İçimdeki bıçak iki kere daha dönüyor

Olduğu yerde

Kalırsan sel basar yataklarımı

Gidersen uçurum çiçekleri açar kalbimde

Kimi zamanlar olur sevgilim

İki bıçak bile yetmez bir tek ölüme.

                                      Murathan Mungan


EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

SENİ.....  

Gönderen Hayal Bahçe

*

Image Hosted by ImageShack.us

UGUR ARSLAN

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

SEVDALAR ÇOCUK KALIR  

Gönderen Hayal Bahçe

*


SUNA TANALTAY

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

ATAMIZ'I SAYGIYLA ANIYORUZ  

Gönderen Hayal Bahçe

**

Image Hosted by ImageShack.us

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

SEVMEYİ BİLENLERE...  

Gönderen Hayal Bahçe

*


orange rose Pictures, Images and Photos

Ne zaman başlamıştı bu halim
Ne zaman taktım ben bu maskeyi...
Yüreğim kan ağlarken
Kimler avunuyor yalancı tebessümlerimle…

Gözler yalan söylemezdi hani
Ben gözlerime yalan söylemeyi ne zaman ezberlettim
Ya da göremiyorlar o gözlere bakınca derinleri…

İki damla yaş ve onlara her daim eşlik eden hıçkırıklarım
Kendimi kendime anlatırken bile boğazım düğüm düğüm…
Bir sadık köle gibi yalnızlığım.
Hayatım, çözmeye çalıştıkça elimde kalan bir kördüğüm…

Hayallerime hep birilerinin gölgesi düştü
Benim payıma ise başkalarına adanmış bir hayat…
Onların gülen gözleriyle avundum
Mutluluklarında tatmaya çalıştım sevinci, neşeyi
Dilimde kederin bitmeyen türküsü
Yüreğimde, kaderin bana hediyesi o buruk tat…

Hüznün serin rüzgârları vuruyor ılık yaz akşamlarına
Bu akşamlar çocukluğumda bir başka kokardı.
Mis gibi hayaller, sevgiler, ümitler vardı..
Oysa şimdi, hayal kırıklıklarının kokusu sinmiş her yere…

İçimdeki çocuk…
Beni hayata bağlayan bir ışık huzmesi yüreğimin derinlerinde
Öyle derinlere sakladım ki onu
Kimseler bilmesin, yeter artık kimse üzmesin.
Onu sadece, yüreğiyle bakanlar görebilsin…

Hayatım fedadır tüm sevdiklerime.
Sevgimse, sadece sevmeyi bilenlere…





VUSLAT

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

KORKUYORUM...  

Gönderen Hayal Bahçe

*


Photobucket



Korkuyorum...

Yağmuru sevdiğini söylüyorsun; ama yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun.

Güneşi sevdiğini söylüyorsun; ama güneş çıkınca gölgeye kaçıyorsun.

Rüzgarı sevdiğini söylüyorsun; ama rüzgar çıkınca pencereni örtüyorsun.

İşte bundan korkuyorum; çünkü beni de sevdiğini söylüyorsun!…


William Sheakspare

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

HERCAİ  

Gönderen Hayal Bahçe

*

Image and video hosting by TinyPic


yine gözüm yollarda, neredesin?
gündüzüm gece oldu, kederdeyim
bilemezsin kaç gece "gelir" diye bekledim
gelmeyince derdime, yenileri ekledim

gel yarim ol, sevdalım ol,
sultanım ol, fermanım ol,
dertlerimin dermanı ol, hercai

dolu dolu sevdalar gözlerimde
gönlümde dolanırsın, hep o halinle
uçusuyor saçların, yaralanmış kalbime
yine sensin tek çare, şu zavallı halime

********************************


Çok uzun yıllar önce iki kır çiçeği birbirlerine aşık olurlar. Her bahar diğer çiçekler gibi onlar da açıp güneşe merhaba derler. Fakat bir bahar başlangıcı bu çiçeklerden biri diğerine; “ Biz diğer çiçekler gibi bu bahar açmayalım, kışın ortasında herkesin soğuktan kaçtığı karlı günlerde açalım ki, bütün doğa bize ait olsun “ der ve ikisi de o bahar açmamaya karar verirler...
Biri açmak için kışın gelmesini ve karın yağmasını beklerken, diğeri o yaz açar...
O gün bugündür, karda açan ve sevgilisini bekleyen çiçeğe “ KARDELEN”,
Sevgilisini yarı yolda bırakan çiçeğe de “ HERCAİ “ denilir.
İşte bu yüzden hayırsız sevgiliye “ HERCAİ “ diye hitap edilir...

CAN DÜNDAR






EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

SEVDALIM  

Gönderen Hayal Bahçe

*



Bırak ağır gelsin sevdan bana...
Çekemezsin deme çekerim../ hani çekemesemde denerim....
Ölümüne sev deme bana.../ severim...
Hani sevemesemde.../ ölürüm...

Gül desen güller acırmı bana. Gel desen hani koşmammı?
Sev desen sana yanmammı?
Elimi tut desen sarmammı seni koynuma...

Hafife alma yanlış yaparsın. Gün olur sende beni anlarsın.
Dön dersin o an, gel dersin gelemem, sev dersin sevemem..../
kal dersin, kalamam.../ toprapıma toprak atarsın...

Ağır gelir deme, bırak ağır gelsin sevdan bana...
Çekemezsin deme çekerim, hani çekemesemde denerim...
Ölümüne sev deme bana, bak severim.../
Hani sevemesem de, ölürüm...

Gözlerinin üstüne hızma olurum../ yatsamda toprağa seni bulurum...
Gözlerini kapattoğın her saniye, yüreğin olur nefesini solurum...

Git deme bana gidemem...
Gidersem vicdanın...
Kalırsam sevdalın olurum...
Hüseyin KUŞDEMİR

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu